Gerçekten tüm hastalıklar bağırsakta mı başlar?
Gerçekten tüm hastalıklar bağırsakta mı başlar?
"Bütün hastalıklar bağırsakta başlar." Bundan 2500 yıl önce Hipokrat bunu söylemiş.Tıp dünyası Hipokrat 'ın ne kadar haklı olduğunu son 20-30 yıldır anlamaya başladı.
Önceden bağırsaklar ile ilgisiz gibi görünen diyabet, obezite, romatoid artrit, otizm spektrum bozukluğu ,kronik ağrılar,depresyon ,anksiyete ve diğer pek çok nörolojik hastalık bağırsaklar sağlıklı bir hale geldiğinde düzelir ve tedaviye daha iyi cevap verir.
Bağırsaklara ikinci beyin denmesinin temel nedeni bağırsakların kendine ait bir sinir sistemi olması ve merkezi sinir sisteminden bağımsız çalışabilmesidir.Beyinde ve omurilikte kullanılan pek çok nörotransmitter bağırsaklarda üretilir.Beyin ve bağırsak arasında iletişimi sağlayan bu nörotransmitterlerdir.Bunların içinde en önemlileri serotonin , dopamin ve BDNF(Brain Derived Neurotrophic Factor)' dir. Örneğin serotonin mutluluk hissine katkıda bulunuyor.Bu nörotransmitterlerde meydana gelen değişiklikler demanstan depresyona pek çok hastalığa neden olur. Kronik ağrıların şiddetli seyretmesinde fibromiyalji ,migren gibi bu nörotransmitterlerin düzeylerinin önemi büyüktür.
Nörotransmitterlerin çoğu, bağırsak hücreleri ve bağırsakta yaşayan yararlı bakteriler tarafından üretilir.Serotoninin de çoğu bağırsakta üretilir. Bağırsaklarda yaşayan bakterilerin yani mikrobiyotanın sentezlediği pek çok vitamin ve kimyasal da beyin üzerine etkilidir.
Sindirim sistemi ağızdan alınan her şeyin vücudun içinde bir yerden diğer yere taşınması, sindirilmesi, emilmesi ve sonrasında atıkların dışarı atılmasından sorumludur.Sindirim sistemi çok uzun bir borudan oluşur ve bunun yaklaşık 7-8 metrelik kısmını bağırsaklar oluşturur.Bağırsaklar sindirim, emilim ve boşaltım haricinde bağışıklık sisteminden de sorumludur.Vücudun bağışıklık sisteminin yüzde 80 'ni bağırsakların içi ve çevresinde bulunur ve buna bağırsakla ilişkili lenf dokusu denir.
Bağırsak mukozası insan vücuduyla dış dünya arasında bir bariyer görevi görür.Bağırsaklarımızın iç yüzeyini kaplayan ve enterosit adı verilen bağırsak hücreleri vardır.Bunları tek sıra halinde dizilmiş bir duvar olarak düşünebiliriz.Bu enterositlerin villus adı verilen parmaksı çıkıntıları ve bu villusların üzerinde de mikrovillus dediğimiz fırçamsı bir yapı vardır.İşte bu bağırsak mukozası, enterosit adını verdiğimiz bağırsak hücreleri, hücreler arası sıkı bağlantılar, enterositlerin arasına serpiştirilmiş bir çok kimyasalları ve serotonini üreten enterokromaffin hücreler, bağırsaklarımıza yerleşmiş olan bağışıklık hücreleri ; sindirim ve emilim dışında zararlı mikropların ,bağışıklık sistemine yabancı olan antijenlerin , toksinlerin vücudumuza girmesine engel olur.Bağırsaklarımızda bulunan mikrobiyotada bu emilim , sindirim ve bağışıklık sistemine salgıladığı bazı vitamin ve enzimlerle katılmaktadır.
Bağırsaklar serotonin, dopamin ve bir çok enzim üreterek, bağırsak geçirgenliğini düzenleyerek ve bağırsak bakterileri yoluyla beyni etkiler. Bağırsak sinir sistemi, merkezi sinir sistemiyle parasempatik ve sempatik sinir sistemi yoluyla sürekli iletişim kurar.Sempatik sinir sistemi, stres karşısında verdiğimiz savaş/kaç yanıtından sorumludur.Parasempatik sinir sistemi ise bizim dinlenme, sindirme, sükunet ve tamir sistemimizdir.Parasempatik sinir sisteminin bel kemiği vagus siniridir. Vagus Latince "gezgin"demektir. Vagus siniri beyin sapından çıktıktan sonra omurilikten geçerek tüm iç organlara dal verir.Vagus'un beyin ve bağırsak arasındaki iletişimi her iki yöne doğrudur.Vagus sinirinin hormonlar ,duygu durumu ve bilişsel aktiviteler üzerine önemli etkileri vardır.
Vücudumuzda beyin ,bağırsak, mikrobiyota arasında ki iletişim bozulduğunda pek çok hastalık yaşayabiliriz.Fibromiyalji, migren, kronik yorgunluk sendromu ,depresyon ve bir çok nörodejeneratif hastalık bunlardan sadece bir kısmıdır. Bu noktada sağlıklı beslenmek çok ama çok önemli.